Hasan Karacadağ'ın son filmi olan Dabbe Cin Çarpması dün vizyona girdi.Filmde adının Kıbledere olarak söylenen köye cinler musallat oluyor.Olay bunlardan ibaret iken,filmi izledikten sonra gerçekten böyle bir tarz olay yaşanmış mı diye araştırayım dedim.İnsanoğluyuz sonuçta herşeyi merak ederiz.Fazla merak iyi değil demişler Atalarımız ama yapacak bir şey yok.
Dabbe Cin Çarpması filminin konusu abartılı olmayan,sağdan soldan,büyüklerimizden duyduğumuz hikayelerle aynı.Geçen sene bu zamanlarda Dabbe Bir Cin Vakası vizyona girmişti.İşyerinden arkadaşlarla bu filmi konuşurken,başladılar anlatmaya...Yılmaz adındaki arkadaşım ardı ardına hikayeler anlatıyorken bizler,korkudan bi acayip olmuştuk.Bir ara bir hikaye o kadar korkunç ve enteresandı ki inanmamıştık.Bizler çok korkunca o da, daha da abartayım demiş sanmıştık.Hemen akabinde onun hemşehrisi de yanımıza gelmişti.Olayı biraz anlattı ve o da aynılarını anlatmaya başlamıştı.Şimdi nerdeyse hatırlamıyorum o yaşanan olayları.
Aklımda kalan olayı anlatmadan önce farklı bir şehirden bir liseli arkadaşımın anlattığı olayla birebir örtüşüyordu.
Yılmaz'ların köyünde,rivayete göre yıllar öncesinde ecnebiler yaşıyormuş.Tahminen Ermenilerdir.Bunlar köyü terk etmeden önce bütün değerli eşyalarını köyün çeşitli yerlerine gömmüşler ve bu işlem sırasında cinleri de kullanmışlar.Değerli eşyalar cinler tarafından korunmaya alınmış ve büyüler,sihirler ve tılsımlar yapılmış.Köylüler geri gelme ihtimaline karşı da gömdükleri yerleri belirlemek için haritasını da çizmişler.Aradan yıllar geçmiş bir grup yabancı köye geliyor.Tarih 1975 imiş.Turist olduklarını söyleseler de garip tavırları çok dikkat çekmiş.Bir gece köyün ücra köşesinde toplanıp ayin yapıyorlarmış.Büyüyü bozup değerli eşyalara sahip olacaklarmış.O sırada şehirden gelen biri bunları izlemeye başlamış.İlginç hareketler yapınca da köylü bunların yanına gitmiş.Köylünün gördükleri şoke etmişti.O esnada yabancı kişiler büyüyü bozamadıklarından büyü ters tepiyordu.Hepsi yanmış bir şekilde vücutlarının bazı uzuvlarının yerinde olmadığı görülmüş.Olay yerine sonradan gelen köylüler arasından birisi de haritayı cebine atıyor.Jandarma olayla ilgili köyü soruşturmaya alsa da hiçbir ipucu elde edilememişti.Olaylara şahit olan köylü ise akli dengesini yitirmişti.Olayların üstünden bir yıl geçmeden köye gelen yabancıların bir tanıdığı köye geliyor.Onların arkadaşı olduğunu söyleyip,ne amaçla buraya geldiklerini köylülere anlatmış.O günkü olayda tüm eşyalar meraklı köylüler tarafından yağma edildiğinden ve kimin neyi aşırdığı bilinmediğinde yabancı şahıs memleketine boş dönmüştü.Haritayı alan kişi,İstanbul'a geldiğinde haritanın değerli olduğunu sanaraktan satmak istemiş.Antikacının birisine satmış 3-5 kuruşa.Antikacı haritayla ilgilenen kişilere ulaştırmış.Onlar da haritanın ne olduğunu bilerekten köyün yolunu tutmuşlar.Bir gece büyüyü bozmaya çalışırken köyde acayip şeyler olmuş.Tiz sesi duyulmaya başlamış kulakları sağır edercesine.Hayvanlar sağa sola kaçmaya başlamış.Köyde sarsıntılar da olmuş.O gece köyün tüm sakinleri baygınlık geçirmiş,ölenler olmuş.Tam o sırada köyün deresinin yanından siyah pelerinli bir atlı geçiyormuş ki köyün muhtarını ve birkaç kişiyi kurtarmış.(el-cin de böyle bir şey vardı)
Olaydan sonra sağ kurtulan birkaç köylü memleketlerini terk etmiş.Rivayetlere göre siyah pelerinli atlı şahıs Müslüman cinlerdenmiş...
Ve yıllar sonra Yılmaz ve ailesi köylerine gittikleri zaman,köyü yılanların işgal ettiğine şahit olmuşlar.Bunların da yılan kılığına giren cinlerdir...
1 yorum:
arkadaşlar cinmiş falan filanmış yok ya eğer cinler insanlara zara verebilseydi şu anda dünyada insan olurmuydu hiç eee tabi cini çağırırsan büyü yaparsan cinin peşine düşersen ne olucakya elbette cin musallat olur başka ne olucak ne demişler bana dokunmayan yıla bin yaşasın bide yani arayan mevlasınıda bulu belasınıda
Yorum Gönder